Colonia del Sacramento‘da geçirdiğim bir günden sonra sabahın erken saatlerinde Uruguay‘ın başkenti Montevideo’ya doğru yola çıkıyorum. Montevideo otobüs bileti yaklaşık 10 dolar ve yolculuk 2.5 saat sürüyor. Uruguay otobüsleri bayağı konforlu, yollar düzgün, harika çalışan wi-fi var. Zaten Uruguay, Güney Amerika‘nın en zengin ve refah ülkelerinden bir tanesi. Bu yazımda size Montevideo ve Uruguay hakkında bilgi, gezi notları ve fotoğrafları bulabilirsiniz.

Montevideo Gezisi

Yol boyunca sollu sağlı otlaklar görüyorsunuz. Hatta otlaktan başka bir şey yok diyebiliriz. Uruguay’ın nüfusu 3.5 milyon olmasına rağmen ülkede 13.5 milyon büyükbaş, küçükbaş hayvan bulunuyor.

Hostelimi özellikle şehir merkezinde seçiyorum ki partiden uzak kalmayayım(!) Caballo Loco nam-ı diğer Çılgın At hosteli gördüğüm en güzel hostellerden bir tanesi. 150 yıllık bir binayı dekore etmişler. Yüksek tavanlı odaları ve ilginç mimarisiyle kesinlikle Montevideo’da kalacaklar için ideal bir yer. Yatak fiyatı kahvaltı dahil yaklaşık 15 dolar.

 

hostel, montevideo, uruguay turu
Hostel Caballo Loco

 

Resepsiyonda çok yardımsever ve sevimli bir kız karşılıyor beni. “Biraz dinlendikten sonra dışarı çıkacağım eğlence nerede?” diye soruyorum. Cevap tüm hayallerimi yıkıyor. 🙂 Tüm şüphelerim doğru çıkıyor. Sosyal medyada Uruguay’ı yıllardır cilalayanları elime beysbol sopası alıp kovalamak istiyorum(!) 🙂 Kız, “bugün çarşamba, burada açık bar yok, sadece cumartesileri barlar açık oluyor.” diye cevap veriyor. Nasıl yani? Uruguay burası! Nasıl açık bar olmaz? N’ayır n’olamaz! diye çığlıklar atarken kız bir tokat atıp kendime getiriyor beni. (bu kısım yalan) Kıza pek de inanmayarak geceye atıyorum kendimi ama açık barı bırakın sokaklarda insan bile yok. İnatla bir süre aradıktan sonra vazgeçiyorum. Kız haklıymış. Uruguaycı çete, Türkiye’ye dönünce bitireceğim sizi! 🙂

gezi notları
Montevideo Gezisi

 

 

templo ingles
The Cathedral of The Most Holy Trinity – Halk arasında Templo Ingles olarak biliniyor.

 

Dünyanın en güneydeki başkenti Montevideo’yu gezmek zamanda yolculuk yapmak gibi bir şey. En azından şehirin bulunduğum kısmı 70’li yılların İstanbul’una benziyor. İnsanlar bile 70’li yıllardan kalmış gibi. Buenos Aires’in estetiği, yeşili burada yok. Sokaklarda yürürken buraya ait değilmişim gibi hissediyorum sanki başka bir zaman diliminden gelmiş, görünmez biri gibi dolaşıyorum. Arka sokaklarda Uruguaylıların yemek yediği bir restorana dalıyorum ve her zaman yaptığım gibi menüden bilmediğim bir yemeği seçiyorum. 🙂 Koca bir tabak dolusu kuzu eti geliyor (muhtemelen ne seçsem kuzu yemeği gelecekti) Ülkenin her yeri koyun olmasına rağmen fiyatlar inanılmaz pahalı. Arjantin’in gözünü seveyim!

 

uruguay cuisine
Uruguay mutfağı

 

Şehir Turu

3. gün için yapacak pek bir şey yok şehirde. Öğle saatlerinde meydandaki heykelin orada turistlerin toplandığını ve gönüllü öğrencilerin şehir turu yaptırdığını söylüyor hosteldeki arkadaş. Ben de 11 gibi orada oluyorum. Yaklaşık 10 kişi toplanıyor ve Urugaylı rehberimiz başlıyor bizi gezdirmeye. Gerçekten çok ilginç şeyler öğreniyoruz. Binaların tarihini, katedralleri, tiyatroları geziyoruz. Yıllardır kırılan kaldırım taşlarını küçük sanat eserlerine çeviren adamı anlatıyor. Gerçekten de yürürken insanın gözüne çarpıyor aralardaki rengarenk taşlar. Bu efsanevi adam geceleri gizlice kırılan taşları porselen parçacıkları kullanarak tamir ediyormuş.  Gizli kameralar koymalarına rağmen kim olduğu hiçbir zaman bulunamamış.

art, street art
Meçhul sanatçının yaptığı eserler 🙂

 

city guide
Montevideo şehir turu

Amerikalı, Meksikalı, Alman 3 kişiyle tanışıyorum. Sohbet ederek geziyoruz. Güzel bir kilise ve kilisenin karşısındaki küçük bir antika pazarını geziyoruz. Yolun karşısından tarihi kilisenin fotoğrafını çekerken yaşlı bir kadın “neden fotoğrafımı çekiyorsun!” bağırarak üzerime geliyor. Yahu çekmedim diyorum ama nafile. Kadın yapışıyor bana, bir türlü bırakmıyor. 70-80 yaşlarında bir kadın, ne yapacağımı şaşırıyorum. Meksikalı arkadaş araya giriyor, İspanyolca anlatıyor ama nafile. Sonunda fotoğrafları gösteriyorum ve çekmediğime ikna oluyor saydıra saydıra gidiyor. Gerçekten moralim bozuluyor ve o gün bir daha fotoğraf makinemi çıkartmıyorum tabii cep telefonuyla çekmeye devam ediyorum. Fotoğrafının çekilmesinden bu kadar rahatsız oluyorsan (ki çekmedim bile) neden ülkenin en eski kilisesinin kapısında oturuyorsun!

 

Rehberimiz
Rehberimiz

 

city tour
Şehir turu

 

south america
Bu çeşmeye kilit bırakanların aşklarının sonsuza kadar süreceklerine inanılıyor.

 

Şehir turunu Mercado Del Puerto’da bitiriyoruz. Şehir turu ücretsiz ama herkes istediği miktarda bahşiş bırakıyor. Güney Amerika’da birçok şehirde bu tarz şehir turları gördüm. Sao Paulo’da bir tanesine katıldım. Yakaladığınız zaman katılın. Gerçekten eğitici turlar oluyor. Mercado Del Puerto, 130 yıllık eski tren istasyonu binası, şimdilerde ise pazar yeri gibi  kullanılıyor. Birçok et restoranı var. Mangallarda iştah açıcı görüntüler var. Çok turistik bir yer ve fiyatlar gerçekten pahalı. Grubumuz bayağı kalabalık olduğu için pazarlık ediyoruz ve görece daha ucuza yiyoruz.

 

Mercado del Puerto
Mercado del Puerto

Museo Andes 1972

Amerikalı arkadaş; “yeni bir müze açılmış, oraya gidelim mi?” diye soruyor. Belki 1972 yılında Şili’deki And dağlarında düşen Uruguay uçağını hatırlarsınız. 1 rugby takımı da dahil 45 kişiyi taşıyan uçak, And dağlarında düşüyor ve 27 kişi kurtuluyor. Birkaç gün sonra 8 kişi çığ düşmesi sonucu ölüyor. 16 kişi 72 gün boyunca -30 derecede müthiş bir yaşam mücadelesi veriyorlar. 72 gün! Uçağın perdelerinden, koltuk kaplamalarından termal elbiseler yapıyorlar. Peki bu insanlar 72 gün boyunca nasıl hayatta kalıyorlar? İşte olayı ilginç kılan ayrıntı da burada. Hayatta kalan arkadaşlarını yiyorlar! Bu hikayeyi çocukken gazetede okumuştum, haberlere falan çıkmıştı. Her zaman aklımın bir köşesindeydi ama Uruguay ile bağlantısını unutmuştum. Amerikalı arkadaşın hatırlatmasıyla Alman arkadaşı da yanımıza alarak müzeye gidiyoruz.

 

rugby museum
Museo Andes 1972

 

museo andes
Koltuk parçaları ve perdelerden yapılan termal şapka ve eldivenler

 

Andes Müzesi 1972
Andes Müzesi 1972

Jörg P. A. Thomsen

Jörg P. A. Thomsen (ismi yanıltmasın Kuzey Avrupa asıllı Uruguaylı) tarafından kurulan Museo Andes 1972’ye giriş ücreti yaklaşık 15 dolar. Biraz pahalı geliyor ama bir kere gelmişiz geri dönmüyoruz. Küçük bir müze ve uçak kazasından parçalar, kaza hakkında bilgiler falan bulabiliyorsunuz. 2. kata çıkıyoruz. Yukarıda deri koltuklar var ve orta yaşlı, uzun boylu bir adam karanlıkta oturuyor. Selam veriyor bize ve çay içmeye davet ediyor. 1 saat boyunca müzenin sahibi olan bu karizmatik Jörg abimizle çok güzel sohbetler ediyoruz. Uruguaylı İlber Oltaylı müthiş bir insan, inanılmaz hikayeler anlatıyor. Uruguay bende ne kadar hayal kırıklığı yaratsa da bu 1 saat her şeyi affettiriyor. İlginç insanlarla tanışmak birincil amaçlarımdan bir tanesi değil mi zaten.. Montevideo’ya yolunuz düşerse kesinlikle uğrayın bu müzeye.

 

Müze sahibi, Alman ve Amerikalı arkadaş
Müze sahibi, Alman ve Amerikalı arkadaş

 

Son günümde altın vuruş yapıp tüm Montevideo’yu (Montevideo dedikçe aklımda devamlı “video killed the radio star” şarkısı geliyor.) yürüyerek gezmeye karar veriyorum. Arka sokaklarına giriyorum. Limanı, limanın yanındaki yıkık tren binasını, pek de tekin olmayan arka sokakları dolaşıyorum ta ki ayaklarımda yürüyecek derman kalmayana kadar..

 

train station, south america
Terk edilmiş tren istasyonu

 

fatih koparan
Montevideo sokakları ve ben 🙂

 

"Tu sonrisa magica me recupera de mi perdicion" Büyülü gülüşün beni felaketten kurtarır diye çevirdim ama yanlış olabilir :)
“Tu sonrisa magica me recupera de mi perdicion” Büyülü gülüşün beni felaketten kurtarır diye çevirdim ama yanlış olabilir 🙂

Uruguay abartıldığı kadar güzel bir ülke değil. Plata nehri’nin karşısındaki Buenos Aires varken Urugay ile çok da zaman kaybetmemenizi tavsiye ederim. Fiyatlar aşağı yukarı Arjantin’in 2 katı. Tabii seyahatleri güzel yapan kimlerle tanıştığınız, onlarla nasıl zaman geçirdiğiniz. Belki de ben biraz şanssızdım Montevideo’da. Ben şansımı daha fazla zorlamadan Punta del Este’yi es geçip Buenos Aires’e dönüyorum. Viva Argentina!

Yorum Bırakın