Babam bir akşam eve geldiğinde, ‘’Yaşar Kemal’in yanından geliyorum’’ dedi. Kalbim çarptı. Lise yıllarımda birkaç kişiye hayranlığım olmuştu ama büyüyüp akıllanmaya başladığımda bu ülkede hayran olunması gereken insanların çoktan ölmüş ya da öldürülmüş olduğunu öğrenmiştim. Ama Yaşar Kemal ismini duyunca heyecanlanmamak mümkün değildi. ‘Senden bahsettim ona, biraz iyileşsin evine davet edecek bizi’ dedi babam. Yaşar Kemal Babam, Yaşar Kemal’in son demlerinde onunla arkadaş olmuştu. Ben belki de karşısında ne yaparım düşüncesiyle bu tanışmayı ertelemiştim. Onun öldüğünü duyduğum gün bu saçma sapan düşüncem yüzünden kendime çok kızdım. Değil onunla aynı masaya oturmak, uzaktan görsem bile anılarımın en güzeli olabilirdi. Şimdi O’nu yazmaya çalışmak bir tür özür dilemek. ‘‘Sen gittin, bizi insanın piçine bıraktın ama biz seni hep çok seveceğiz’’ demek. ‘’İyi ki aynı dili biliyoruz da kendi dilimden okudum seni’ demek. Yaşar Kemal bu toprakların çocuğu değildi, bu toprakların ham maddesiydi. O toprağı koruyabilseydik, içine yalanı, pisi, kiri karıştırmasaydık her yer…
Etiket