Çok sevdiğim Cochabamba şehrinden 9 saat süren otobüs yolculuğunun ardından Bolivya’nın başkenti La Paz‘dayım. Her ne kadar anayasada resmi başkent Sucre şehri olsa da Bolivya‘nın de facto başkenti La Paz. Bolivya, La Paz şehrinden yönetiliyor.  Böyle küçük bir ayrıntı ile insanlığı aydınlattıktan(!) sonra otogara geri dönebiliriz. Otogarda sıkı pazarlıklardan sonra bir taksi (taksimetre yok) buluyorum ve otelime doğru yola çıkıyoruz. Ben arabanın camından uykulu uykulu dışarıyı izlerken şoför beni hafifçe dürtüp “şimdi hazır ol” deyip parmağıyla yolu gösteriyor. Dümdüz yolda giderken çok yüksek bir yokuştan aşağı inmeye başlıyoruz. Manzara inanılmaz!  Dev bir çukur düşünün ve içine gelişigüzel onbinlerce badanasız tuğladan yapı yerleştirin! Hayatımda ilk defa böyle bir şehir görüyorum. Müthiş bir görüntü! Yavaş yavaş şehrin tepelerine kurulmuş kenar mahallelerin arasından merkeze doğru iniyoruz.. Bu yazımda Bolivya ve La Paz hakkında bilgi, gezi notları ve fotoğrafları bulabilirsiniz.

La Paz Gezi Notları

Bu sefer hostelde kalmamaya karar veriyorum. Hem biraz kafa dinlemek hem de 5.000 metre yükseklikteki şehirlerde dolaşa dolaşa yorulan vücudumu dinlendirmek amacıyla, şehir merkezine 15-20 dakika yürüme mesafesinde, geceliği 25 dolardan bir otel odası tutuyorum. (Bu arada şehir merkezinde 5-6 dolara fiyatlara şahane hosteller var.) Landscape B&B – Casa Andes oteli yokuşta olduğu için merkeze iniş zevkli ama çıkış zorlu olabiliyor. Otelin yakınından minibüsler geçiyor ve toplu taşıma fiyatları çok ucuz.

 

 Nuestra Señora de La Paz
Nuestra Señora de La Paz

 

Bolivyalılar grafitileri seviyorlar.
Bolivyalılar grafitileri seviyorlar.

 

Dünyanın en yüksekteki başkenti La Paz deniz seviyesinden 3.650 metre yükseklikte. Ayrıca dünyanın en güzel isimli şehri de burası. İspanyolca’da “barış” anlamına geliyor. Aymara dilindeki ismi ise Chuqi Yapu.

 

Geleneksel kıyafetleriyle Bolivyalı bir kadın ve çocuğu
Geleneksel kıyafetleriyle Bolivyalı bir kadın ve çocuğu

 

Iglesias de san francisco
San Francisco Kilisesi

 

Şimdiki nüfusu 900.000’e dayanan şehri 1548 yılında, 3 rahibin (Francisco Morales, Francisco Laroca and Francisco Alcócer) tavsiyesiyle Alonso de Mendoza kuruyor. İspanyollar, Illimani dağının eteklerinde, dev bir çöküntü içinde kalan Chukiyawu vadisine hayran kalıyorlar ve La Paz’ı buraya kurmaya karar veriyorlar.

 

Geleceğin Bolivyalı starı :)
Geleceğin Bolivyalı starı 🙂

 

Güzel manzaralı odamın balkonunda koka çayımı içtikten sonra (arada kendine ait bir odanın olması güzel bir şey) şehri keşfetmeye çıkıyorum. Rengarenk kıyafetleriyle sokakları karnaval havasına çeviren insanların arasından görkemli San Francisco kilisesinin olduğu meydana ulaşıyorum.

Hollywood

Meydanda seçim mitingi var ve “presidente” pankartları, bayraklarla bir adam konuşuyor. Uyuni’de göremediğim Bolivya başkanı Evo Morales’i sonunda burada görebileceğim!  Yaklaşınca konuşanın Evo Morales olmadığını anlıyorum. Nasıl olur yahu? Neredesin Evo? Her yerde kamera var. Bir sürü Amerikalı dolanıyor etrafta. Sonunda bunun bir seçim konuşması olmadığını, bir Hollywood filmi çekimleri olduğunu anlıyorum. Mumbai’de Bollywood stüdyolarına gizlice girdikten sonra La Paz’da Hollywood filmine denk gelmek de varmış. Film, Sandra Bullock’un da oynadığı our brand is crisis filmiymiş. Ne yazık ki Sandra da orada değildi. Sandra için gerçekten çok talihsiz bir an. Akşam yemeğini benimle yeme fırsatını kim bilir bir daha ne zaman elde eder(!)

 

San Francisco Kilisesi
San Francisco Kilisesi

 

Our Brand is Crisis filmi çekimleri
Our Brand is Crisis filmi çekimleri

 

Our Brand id Crisis filminden bir sahne
Our Brand id Crisis filminden bir sahne

 

Rengarenk Bolivya

San Francisco Meydanı’nda öbek öbek kalabalıklar var. Adamın teki bir şeyler satıyor ve en az 1.000 kişi oturmuş adamı izliyor. Meydanın diğer tarafında palyaçolar gösteri yapıyor ve yine yaşlısı, genci yüzlerce kişi palyaçoları izliyor. Kolonyal dönemden kalmış görkemli yapılar, sokak satıcıları, palyaçolar, şehir hayatına yeni  yeni geçen Bolivyalılar… Bu şehir gerçekten büyüleyici.  Sanki 60’lı yıllara geri dönmüş gibiyim. Yeni yeni kentlileşen Bolivyalıların kafelerdeki, restoranlardaki abartılı hareketlerini, mimiklerini izliyorum saatlerce. Her şey onlar için o kadar yeni ki…  Devamlı “La Paz’da hiçbir şey yok, en fazla 1 gün kal” diyen insanları bir türlü anlayamıyorum. Bir şehirde daha fazla ne olabilir ki?

 

Palyaço gösterisi ve meraklı gözlerle izleyen Bolivyalılar
Palyaço gösterisi ve meraklı gözlerle izleyen Bolivyalılar

 

1 tane satıcıyı bu kadar kişinin ilgiyle izlemesi gerçekten şaşırtıcı. Sattıkları da tencere, tava :)
1 tane satıcıyı bu kadar kişinin ilgiyle izlemesi gerçekten şaşırtıcı. Sattıkları da tencere, tava 🙂

 

San Francisco Kilisesi’nin hemen yanından dar bir sokak yokuş boyunca uzanıyor. Daracık taş sokaklarda bir sürü minik turistik dükkan var. Bu yokuşu bitirince büyük bir alana çıkıyorsunuz. Burası aynı Mahmutpaşa Çarşısı’na benziyor. Onbinlerce Bolivyalı alışveriş yapıyor. Bu bölge turistik olmasa da güvenli bir şekilde dolaşıyorum. Birkaç saat arka sokakları dolaştıktan sonra hava kararmaya başlıyor ve otele dönmeye karar veriyorum. Geri dönerken meydana iniyorum ve bizim film ekibi hala orada ve aynı sahneyi çekiyorlar. 1 sahneyi belki yüzlerce kez tekrar etmiş adamlar. Büyük sabır!

 

Pazar yeri
Pazar yeri

 

Bolivyalı pazarcılar
Bolivyalı pazarcılar

Cholita

2. gün erkenden kalkıyorum çünkü buradaki son günüm ve şehri altüst etmeliyim. Genellikle yaptığım gibi haritaya falan bakmadan dalacağım sokaklara ve şehirde kaybolacağım. Elimde fotoğraf makinem başlıyorum yürümeye. Bolivyalılar fotoğraf konusunda çok agresif, hiç sevmiyorlar fotoğraflarının çekilmesini. Bazı yerli Bolivyalılar, makinenin ruhlarını hapsettiğine ve fotoğrafı çeken kişinin ruhlarını çaldığına inanıyorlar. İri bir teyzeden dayak yemek istemiyorsanız dikkatli olun. Bu arada balon şapkalarıyla ilginç görüntü veren Bolivyalı kadınlara “cholita” deniyor, hatta Cholita güreşleri çok popüler. Ne yazık ki izleyemedim. Sırf bunun için bile Bolivya’ya tekrar gitmem gerekiyor.

 

Döverim bakışı atan "cholita"lar
Döverim bakışı atan “cholita”lar

 

Döverim bakışı atan Cholita 2
Döverim bakışı atan Cholita 2

 

La Paz Gezisi

Arka sokaklarda amaçsızca dolaşırken birden karşıma Sucre’de tanıştığım Sadık abi çıkıyor. “Ersoy da buralarda” diyor. Onlar bir program yapmışlar, peşlerine takılıyorum hemen. Gezerken hep bir şekilde yolda tanıştığınız insanlara rastlıyorsunuz. Dünya gerçekten de küçük…

 

Sadık ve Ersoy abi :)
Sadık ve Ersoy abi 🙂

 

Calle Jaen sokağı
Calle Jaen sokağı

 

Murillo Meydanı
Murillo Meydanı

 

Dar sokaklardaki rengarenk evleriyle Calle Jaen Sokağı’nı, Murillo Meydanı’ndaki Metropolitan Katedrali’ni, Kraliyet Sarayı’nı geziyoruz. Kraliyet Sarayı’nın halk arasındaki adı Palacio Quemado yani “Yanık Saray”. 1875 yılında Bolivya başkanı Tomas Frias Ametller’in hükümetine karşı ayaklanan devrimciler saraya saldırıyor ve sarayı yakıyorlar. Halkın “Yanık Saray” demesinin sebebi buymuş. Büyük bir pazar yerinde biraz alışveriş yapıp bizim 2 kafadarlara veda ediyorum. Onlar hemen merkezdeki bir hostelde kalıyorlarmış. Ben biraz daha gezip teleferikle El Alto’ya çıkıyorum. En başta söylediğim gibi La Paz’ın büyük kısmı çukurda. Yukarıda kalan kısmına El Alto deniyor ve oraya çıkan teleferikler var.

 

Metropolitan Katedrali
Metropolitan Katedrali

 

Başkanlık sarayı, halk arasındaki adıyla "yanık saray"
Başkanlık sarayı, halk arasındaki adıyla “yanık saray”

 

Modern bir bina ve arkasında El Alto'nun görüntüsü
Modern bir bina ve arkasında El Alto’nun görüntüsü

 

Otelimde biraz dinlendikten sonra akşam yine sokaklara çıkıyorum. Bu sefer şehrin doğusuna doğru yürüyorum. Arka sokaklarda dolaşmama rağmen La Paz gayet güvenli (tabii siz yine de dikkatli olun) 1 saat yürüdükten sonra alışveriş merkezi görüyorum. Avm’de gençler yüzlerine pudra sürmüş, saçlarını sarıya boyamış avm’de dans ediyorlar. Bolivya’da Kore Popu’na çılgınca bir ilgi var. Bazı gençler Koreli popçular gibi dolaşıyorlar. Hızla kentlileşen Bolivyalılar ilginç görüntüler sunmaya devam ediyor.

Plaza Avoroa

Uzun bir süre yürüdükten sonra bu sefer kendimi Avoroa Meydanı’nda buluyorum. Meydanın karşısında ve etrafındaki sokaklarda çeşit çeşit restoranlar, barlar, kafeler var. Yavaş yavaş akşam oluyor ve bulutlar şehrin üstüne çöküyor. Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Nefes almak zorlaşıyor. Sanki bulutları içime çekiyorum. Dediklerine göre; Oksijen azlığından La Paz’da çok nadiren yangın çıkarmış. Yangını bilmem ama yüksek şehirlere artık çok alışmış olmama rağmen bayağı zorlanıyorum. Tabii ki durmak yok! La Paz’ın gece hayatının kollarına atıyorum kendimi. Bolivyalı arkadaşlarla Cordillera birası içip hikayelerimizi paylaşıyoruz..

 

Plaza Avoroa'daki güvercinlerle oynayan genç bir çocuk
Plaza Avoroa’daki güvercinlerle oynayan genç bir çocuk

 

La Paz gezi notları
La Paz gezi notları

 

La Paz sokakları
La Paz sokakları

 

Yola düşme vakti gelip çatıyor. Copacabana kasabası kıyısındaki Titicaca Gölü için sabah erkenden El Alto’ya gidiyorum. Burada dev bir mezarlık var ve Copacabana minibüsleri mezarlığın oradan kalkıyor. İsmi de Terminal Cementario yani Mezarlık Otogarı. Bolivyalı şoförlerin araçları ne kadar çılgınca kullandığını görünce bu isim pek de mantıksız gelmiyor insana. Çok rahatsız olan minibüsleri doldurdukça dolduruyorlar. En azından cam kenarını kaptım. Minibüs, vaktim olmadığı için göremediğim “Cadı Pazarı”nın ortasından geçiyor. Bolivya rengarenk, La Paz çok güzel… Kesinlikle bir gün geri döneceğim.

4 Yorum

  1. İnanın la paz da beraber yürüyormuş hissine kapıldım. Keşke sizinle tanişabilseydik.Belki beraber dünyayı turlardik.benimde bütçemiz kısıtlı tam bana göre….size iyi gezmeler

  2. Gerçekten muazzam bir tarziniz var bayiliyorum size hiç sikilmadan yazilarinizi okumak mumkun.

  3. Keyifle okuyoruz yazdıklarınızı, bizim hayalimizi gerçekleştirmişsiniz ve rotamız için ilham veriyorsunuz, her zaman sağlıkla gezekalın

Yorum Bırakın